Erken çocukluk dönemi, çocuğun doğumdan sekiz yaşına kadar olan süreyi kapsar. Bu dönem, çocuğun temel yeteneklerini, duygusal ve sosyal becerilerini geliştirdiği ve kişisel kimliğini oluşturduğu hayati bir evredir. Erken çocukluk döneminde, bebekler diğer tüm çocuklara daha fazla ilgi duymaya başlar. Ancak diğer çocuklarla oyun kurma konusunda gereken sosyal becerileri henüz tam olarak gelişmediği için ilk oyun türü genelde yalnız başına oynadıkları oyunlardır. Bir süre sonra, özellikle 2 yaş civarı geldiğinde akranlarıyla yan yana oyun oynamaya daha yatkın hale gelirler. Buna bağlı olarak gelişime faydalı olan paralel oyuncaklarda benzer oyun kurma eğilimleri de artar. Ancak buna rağmen hala yeteri kadar etkileşim halinde değillerdir. 2 buçuk yaş aralığında ise dil gelişimi ile beraber hayal kurmaya başlarlar ve iletişimin artış gösterdiği oyun dönemine geçiş yapılır. 3 ve 3 buçuk yaş aralığında ise iş birliğine dayalı olan, hayal gücünün ön plana çıktığı ''evcilik'' gibi oyunlar kurmaya başlarlar. Çocuklarda akran ilişkileri son derece önemli olduğu için, çocuk psikolojisi açısından bu beceriler nasıl desteklenir bilinmesi gerekir.
Çocuklarda akran ilişkilerinin yaşam boyu etkili olmaya başladığı süreç, okula başlama sürecidir. İlk defa karşılaşılan toplum tarafından kabul görme ve sevilme baskısı bu süreç içerisinde kendini göstermeye başlar. Sınıf arkadaşları tarafından benimsenmek, bir çocuğun olası davranış bozuklukları ve kişilik gelişimi üzerinde uzun vadede etki gösteren temel etkendir. Bu konuda yapılan araştırmalara göre arkadaş ortamında benimsenmeyen, kabul görmeyen ve dışlanan çocukların okul değiştirme, suç işleme ve okulu bırakmaya yönelik davranışlarda bulunma, ileri yaşlarda psikolojik bozukluklar geliştirme ihtimalinin daha yüksek olduğunu gösterir.
Arkadaşı olmayan çocuklar ise sadece hırçın ya da saldırgan değildir. Hırçın davranışlarından kaynaklı arkadaşları tarafından benimsenmeyen çocukların yanında ihmal edilmiş, reddedilmiş ve sorun çözme becerilerini geliştirmesine imkân sunulmamış çocuklar bulunur. Anne babalar çocuklarına destek olmak ve her konuda onların yanında olduğunu göstermek için okul ortamında yaşanan sorunlara anında müdahale etme eğilimi gösterebilir. Ancak bu durum genel olarak çocuğun yaşadığı sorunlara çözüm bulma ve çözüm için çabalama becerileri için engel teşkil ederek sonuçlanır. Çocuk ise hayatı boyunca karşısına çıkan her türlü sorunda anne ve baba desteği arayışına girerek akranlarıyla bire bir şekilde iletişim kurmaktan kaçabilir. Böyle durumlarda sosyal gelişim ve ilişkiler olumsuz olarak etkilediği için çocuk sosyal kaygı ve depresyon gibi sorunlara daha yatkın hale gelebilir.
Çocuklar akran ilişkilerinde sorun yaşadığında, hem aileler hem de öğretmenler için bu durum kaygı verici olabilir. Bu sorun, çocukların hayatının ileri döneminde çok büyük bir önem taşıyacak sosyal becerileri edinme şansını kaçırdıkları anlamına gelebilir. Sosyal ilişki başlatarak sürdürme, uzlaşma sağlama, iletişim kurma ve sosyal çatışmaları nazik bir şekilde çözme becerileri bu süreçte öğrenilmesi gereken en temel yetenekler arasında yer alır.
Akran etkileşiminden ve arkadaşlık ilişkilerinden sürekli olarak mahrum kalan çocuklar, sosyal olarak özgüven geliştirme fırsatını kaçırabilir. Bu durum ise bireyler arası amaca ulaşma konusunda kendi yeteneklerine olan güvenlerini sarsabilir ve sonuç olarak sosyal etkileşimlerin doğal seyreden iniş çıkışlarına karşı daha kırılgan hale gelmesini sağlayabilir. Akran ilişkilerinin, çocukların ileride ortaya çıkan sosyal ve profesyonel hayatı üzerinde çok derin etkilere sahip olduğu açıktır.
Okul öncesi süreci; çocuklar için oyun arkadaşlıklarının temel taşı olarak nitelendirilir. 4 ve 7 yaş arasındaki çocuklar için arkadaşlık; temel olarak beraber oyun oynamayı içerir ve arkadaşlığı, oyun sona erene kadar geçen süreyi beraber olarak görmelerini sağlar. Bu dönem içerisinde çocukların arkadaşlık ilişkisi kavramını daha iyi şekilde kavraması, iyi bir arkadaş niteliğini öğrenmeleri ve etkili iletişim becerisi geliştirmeleri akran ilişkisinin temel hedefleri arasında yer alır. Bu hedefler dikkate alınarak yetiştirilen çocuklar; birbirini olduğu gibi kabul etme, dinleme, paylaşma, beraber vakit geçirmenin keyfini çıkarma, zor zamanlarda destek olma, sevgi dolu, pozitif, yardımsever, empati yeteneği, paylaşım, dayanışma gibi sosyal özellikler geliştirir.
İlkokul döneminde ise çocuğun akran ilişkileri ve sosyal çevresi, sınıf kuralları gibi etkenlerle beraber bireyin sosyal becerileri ve davranışları akran ilişkilerinin dinamiklerini doğrudan belirler. Akran grupları, bu noktada kabul görerek sosyalleşme sürecinde çocuğa çok fazla yardımcı olur. Çocuklar bu süreç içerisinde bir gruba dâhil olabilmek, grubun içerisinde yaşam şartlarını öğrenmek için çaba sarf eder. Bu sayede beğendikleri akranlarla daha rahat özdeşleşme imkânı bulur. Bu çağda çocuklar, kendi cinsiyet rolleri hakkında kısa süre içerisinde görüşler geliştirmeye başlar. Genel olarak aynı cinsiyetten arkadaşlarla ilişki kurma eğilimi gösterir ve bu durum cinsiyet rollerinin gelişimi konusunda katkı sağlar.
Ergenlik dönemi ise özellikle sosyal ilişkiler ve arkadaşlık ilişkilerinde kimlik arayışının çok daha yoğun şekilde hissedildiği bir gelişim evresidir. Ergenler açısından bir gruba dahil olmak, arkadaşlar tarafından kabul görmek, statü kazanmak ve takdir edilmek gibi önemli bir konumda yer alır. Bu durum ergenin ailesinden uzaklaşması değil, kendine ait ve ailesi dışında bir yakın çevre oluşturma ve bireyselleşme çabası olarak görülür. Ergenlik sürecinde kurulan bu arkadaşlıklar genel olarak ortak ilgi alanlarına bağlı olarak şekillenir ve sırların paylaşıldığı güven odaklı bir zemine dayanır. Akran ilişkileri, ergen bireyin bu dönem içerisinde karşılaştığı zorlukların üstesinden gelme ve yetişkinliğe geçiş konusunda önemli bir rol oynar. Bu dönem içerisinde kurulan yakın arkadaşlıklar; ergene sosyal ilişki kurma, güven sergileme, kişisel düşüncelerini rahat şekilde ifade etme, aile değerleri ile arkadaş çevresinin değerlerini uyumlu hale getirme, başkalarının düşüncelerine hoşgörülü şekilde yaklaşma gibi önemli dersler verir. Bu noktada karşı cinsin ilgi ve alakası, ergenin kendini daha değerli hissetmesine ve karşı cinsle daha güvenli ilişkiler kurmasına yardımcı olur.
Okul öncesi süreç; çocukların bilişsel, fiziksel, sosyal ve duygusal anlamda gelişimlerinin temelinin atıldığı çok önemli bir süreçtir. Bu dönem içerisinde kurulan akran ilişkileri, çocukların destek ve güven odaklı duygularını geliştirme konusunda yardımcı olur. Akranlarıyla düzenli olarak ilişki kurmak, çocukların sosyal çevre içerisinde kendisini daha rahat ve mutlu hissetmesini sağlar. Bu sayede akran ilişkileri çocukların kişilik gelişiminde belirleyici bir rol oynar.
Akran ilişkileri aynı zamanda çocukların daha sağlıklı ilişkiler kurma, akademik başarıya ulaşma ve psikolojik olarak sağlamlık geliştirme yeteneğini etkiler. Bu bağlamda ise erken yaşlarda kazanılan duygusal ve sosyal beceriler, çocukların gelecek dönemde akademik ve sosyal hayatlarında olumlu etkiler yaratılmasını sağlar. Akran ilişkileriyle gelişim gösteren tüm bu beceriler, çocukların ilerleyen dönemlerde sosyal çevresiyle uyumlu ilişkiler kurmasına destek olur.
Okul öncesi eğitim kurumları, çocukların akran ilişkilerine verimli şekilde destek olmak için son derece faydalı bir ortam oluşturur. Bu kurumlarda çocuklar yaşıtlarıyla bir araya gelir. Sosyal normları, empati kurmayı, iletişim becerilerini geliştirir. Diğer yandan bu kurumlar çocukların farklı sosyal durumlara uyum sağlama kapasitesini üst seviyeye taşır.
Anne ve babalar çocuklarına akran ilişkilerine destek olabilecek ortamlar sağlayarak bu sürece katkı sağlamalıdır. Örnek vermek gerekirse; oyun grupları, oyun parkları ve anaokulları çocukların sosyal etkileşimlerini artırmak için en ideal mekânlardır. Böyle ortamlarda çocuklar işbirliği yapmayı, paylaşmayı ve sağlıklı iletişim kurmayı öğrenirler. Ayrıca ebeveynler çocukların sosyalleşmesine teşvik ederek onların sosyal gelişimlerine katkı sağlayabilirler.
Bazı çocuklar, yaşıtlarıyla ilişki kurma konusunda diğerlerine göre daha fazla zorluk yaşayabilir; bu da huzursuz davranışlar sergilemelerine neden olabilir. Böyle durumlar, oyun arkadaşlarıyla sağlıklı ilişkiler kurmalarını engelleyerek sosyal gelişimlerini olumsuz etkileyebilir. Ebeveynlerin bu süreçte dikkatli birer gözlemci olması ve çocuklarına karşı sabırlı yaklaşması büyük önem taşır.
Çocukluk döneminden yetişkinliğe kadar her bireyin hayatının çok anlamlı bir parçası olan akran ilişkileri; çocukluk döneminde yetişkinliğe göre daha ayrı bir anlama sahiptir. Bu yüzden arkadaşlık ilişkilerini güçlendirmek için gereken adımları atmak anne ve babanın en temel görevidir.
Eğer çocuğa uygun olan sosyal ortamlara rağmen akranlarıyla sağlıklı ilişkiler kurma konusunda zorluk çekiyorsa, bir uzman desteği almak faydalı olabilir. Uzman desteği sayesinde çocukların duygusal ve sosyal gelişiminde ortaya çıkabilecek sorunlar daha erken fark edilir ve müdahale edilir. Böylece çocukların sosyal ilişkilerde yaşayabileceği muhtemel sorunlar daha etkili şekilde ele alınır. Çocuğun gelişiminde yalnızca okul değil, ailenin de aktif rol üstlendiği bir yaklaşımı benimseyen Erdem Anaokulu, bu ilişkileri destekleyen çalışma programıyla öne çıkar. Kurumumuz aile-okul iş birliği temelinde şekillenen yapısıyla çocuklara güvenli ve bütüncül bir öğrenme ortamı sunar. Siz de Erdem Anaokulu farkını deneyimlemek için kurumumuzu ziyaret edebilirsiniz.